Doç.Dr. Nihal Varol tarafından 27.09.1996’da “Down Sendromuna Genel Bakış: Nedenler, Tedavi, Plastik Cerrahi Yaklaşımlar, Özel Eğitimde Kaynaştırma ve Psikolojik Danışmanlık” adlı panele bildiri olarak sunulmuştur.

Herkese eşit eğitim fırsatı sağlanması düşüncesi, 1970’li yıllarda Kuzey Avrupa ve ABD’de normalleştirme ilkesinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Normalleştirme ilkesi, zihinsel engelliler ve diğer engellilerin, toplumda diğer kişilerin yararlandığı hak ve olanaklardan aynı biçim ve düzeyde yararlanmasına imkan verecek koşulların hazırlanması anlamına gelmektedir. Normalleştirme ilkesi, engelli kişileri bulundukları ortamlardan ayırmadan ve gerekli önlemleri alarak bulundukları ortamda eğitilmelerinde ve yaşamlarını sürdürmelerinde etkili olmuştur. Normalleştirme ilkesinin sonucu olarak, kaynaştırma ve bütünleştirme kavramları geliştirilmiştir.

Kaynaştırma, engelli öğrencilerin, özel olarak yetişmiş elemanların özel destekleriyle, normal sınıflarda eğitimlerini sürdürmesidir. Eğitimde bütünleştirmeyi sağlamaya çalışan kaynaştırma, engelli kişinin yetersizliğinin tanılanmasından sonra, gelişimini en üst düzeye çıkaracak ve gereksinimlerinin en uygun şekilde karşılanacağı bir düzenlemedir.

Bütünleştirme, engelli kişilerin, toplumun bir üyesi olarak, kendi duygularının ve kendilerinin farkında olarak yaşamalarını sağlamaktır. Engelli kişiler topluma bütünleştirilirlerse, toplumsal yaşam daha da zenginleşecektir, onların katkısı olmadan toplumsal yaşam eksik kalacaktır.

Normalleştirme ilkesinin bir sonucu olarak, engelli kişilerin özel eğitim yoluyla toplumla bütünleştirilmesinin sağlanması çalışmaları, kaynaştırma adını almaktadır. Engelli kişilerin normallerle birlikte, uyumlu bir şekilde yaşamalarının sağlanması ise bütünleştirmedir.

Kaynaştırmanın olabilmesi için, engelli çocukların yerleştirildikleri normal sınıflarda, müfredat programında yer alan, Türkçe, matematik, hayat bilgisi gibi disiplin alanlarında performans düzeylerinin belirlenmesi, bu performans düzeylerine uygun olarak disiplin alanlarıyla ilgili amaçlar konulması, bu amaçların gerçekleşmesini sağlayacak şekilde bireyselleştirilmiş öğretim yapılması ve gereksinim duyduğu özel araç-gereç ve özel eğitimci desteğinin sağlanması gereklidir.

Türkiye’de kaynaştırma denilince, akla sadece engelli çocuğun normal akranlarıyla aynı sınıfa yerleştirilmesi ve onlarla birlikte aynı eğitim programını izlemesi gelmektedir. Oysa, hiçbir düzenleme yapılmadan, normallerle engellilerin aynı ortamda eğitilmesi, birlikte eğitimden başka bir şey değildir. Bu durum ise, engelli çocuklara yarar sağlamaktan çok, zararlı olmaktadır.

Kaynaştırmayı, engelli çocukların gereksinimlerinin en iyi karşılanacağı şekilde yapabilmeyi düşünebilsek bile, bunu zorlaştıran bazı sınırlılıklarımız da bulunmaktadır. Öncelikle, sınıflardaki öğrenci sayısı çok fazladır. Öğretmenlerimiz, öğrencilerin performans düzeylerini belirleme, performans düzeylerine göre, her öğrenci için, aynı dersteki aynı ünite için farklı amaçlar koyabilme, amaçların gerçekleşmesini sağlayacak şekilde öğretim sürecini planlama ve uygulama, öğretimi değerlendirme konularında yeterli bilgi donanımına ve uygulama yaşantısına sahip değillerdir. Normal sınıflarda, normal çocukların gereksinimleri bile yeterli olarak karşılanmamaktadır.

Ayrıca normal sınıf öğretmenlerimizin çoğunluğu, sınıflarına engelli bir öğrenci yerleştirilmesini istememektedirler. Normal çocuk velileri de, çocuklarının sınıfında zihinsel engelli bir çocuğun bulunmasından rahatsızlık duymaktadırlar.

Engelli çocukların toplumla bütünleşmesini amaç edinen kaynaştırmanın, olması gerektiği gibi yapıldığında hem engelli çocuğa, hem de normal çocuğa ve eğitimin niteliğine dönük katkıları olmaktadır. Çocuklar, çevrelerindeki yetişkinleri, ya da akranlarını gözleyerek ve onların davranışlarını taklit ederek yeni davranışlar öğrenirler. Bu nedenle, engelli çocuk normal akranlarıyla birlikte, kendi performans düzeyine uygun öğretim çalışmalarının düzenlendiği öğretim ortamlarında eğitim alma fırsatına sahip olursa, normallerle birlikte uyumlu bir şekilde yaşamayı, yani toplumun beklentilerine uygun davranmayı öğrenebilir. Ancak bu, engelli kişilerin normal kişi haline gelmesi, ya da toplumda benimsenen tüm davranış ve durumlara uymaları anlamına gelmemelidir.

Kaynaştırmanın yapıldığı sınıflardaki normal çocukların, toplumsal yaşamda pek çok yerde karşılaşabileceği engelli çocukları tanıma ve anlamaları, bireysel farklılıkları daha kolay kavrayabilmeleri mümkün olabilecektir.

Kaynaştırma programının, engelli çocuğun gereksinimlerinin dikkate alınarak uygulandığı bir sınıfta, öğretim programının sadece engelli çocuk için değil, normal çocuklar için de bireyselleştirilmesine yol açacağı düşünüldüğünde, öğretimin niteliğinin artmasına katkıda bulunacağı açıktır.

Türkiye’de kaynaştırmanın uygulanabilmesi için,

  • Sınıflardaki öğrenci sayılarının azaltılması (20-25 öğrenciye düşürülmesi)
  • Sınıf öğretmenlerinin eğitsel değerlendirme yapabilir hale getirilmesi,
  • Sınıf öğretmenlerinin, öğrencilerin performans düzeylerine göre, her öğrenci için amaç koyabilme, amaçların gerçekleşmesini sağlayacak şekilde öğretimi düzenleyebilme ve değerlendirme yapabilir hale getirilmesi,
  • Sınıf öğretmenlerinin ve normal öğrenci velilerinin engelli kişilere yönelik olumsuz tutumlarında değişme sağlayacak çalışmaların yapılması,
  • Engelli çocuk velilerinin Milli Eğitim Bakanlığı ve okullara yönelik baskılarının artması gerekmektedir.

Bütün bunlar da göstermektedir ki, Türkiye’de kaynaştırmanın gerektiği gibi uygulanabilmesi için, pek çok çalışmanın yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, bir taraftan, gelecekte kaynaştırmanın uygulanabilmesini sağlayacak çalışmalara hız verirken, diğer taraftan varolan özel eğitim okullarında verilen eğitimin niteliğini artırmaya çalışmak çok daha gerçekçi görünmektedir.

* Bu makale, hiçbir düzenleme yapılmadan, yazıldığı şekilde alıntılanmıştır. ZİÇEV, yazı içeriğinde bulunabilecek rahatsızlık verici kelime ve ifadelerden sorumlu değildir.